İnsanlığın ilk dönemleri

İlk İnsanların Hayat Tarzı

  • İnsanın hayat tarzı avcılık ve besin toplayıcılığı şeklinde başlamıştır.
  • Daha sonraki süreçte insanlar yabani tahılları ıslah ederek kendi kontrolünde planlı bir tarımsal faaliyete başlamıştır.
  • Böylece bölgedeki avcı ve toplayıcı toplumlar giderek üretici konuma geçmiştir.
  • Tarıma geçişle birlikte keçi, sığır, domuz, at ve köpek gibi hayvanlar evcilleştirilmiş ve günümüzdeki köy yaşamına benzer yaşam biçimleri oluşturulmuştur.
  • Ancak konar-göçer yaşam tarzı, avcılık-toplayıcılık faaliyetleri ile birlikte sürdürülmeye devam etmiştir.
  • Yerleşik yaşam ve tarımsal üretim, nüfus artışına yol açmıştır.
  • Anadolu’daki birçok yerleşim bölgesinde MÖ 9000’lerden itibaren üreticiliğin başladığı görülmektedir.
  • Çayönü Höyüğü (Diyarbakır) ve Cafer Höyük (Malatya) yerleşkelerinde dünyanın en eski buğday türlerinden birisi olan “Emmer evcil buğdayı” nın bulunması buna örnektir.
  • Ayrıca MÖ 8500’lerde Urfa ve Diyarbakır çevresinde buğday tarımının başlamış olması, tahılın ana vatanının Anadolu olduğunu ortaya koymaktadır.
  • Yazıdan önceki dönemde insanlar, mağara ve kaya sığınıkları içinde küçük gruplar hâlinde seyrek bir biçimde yaşamıştır.
  • İnsanlığın bu ilk döneminde nüfus artışıyla birlikte mağaralar yerini belli bir kısmı toprağa gömülü ve yuvarlak planlı kulübe şeklindeki barınaklara bırakmıştır.
  • Örneğin bir ön giriş ile gerisinde dikdörtgen bir salondan oluşan “megaron” tipi evler, İzmir’deki Limantepe ve Baklatepe höyüklerinde yapılan arkeolojik kazılarda saptanmıştır.
  • Tarım ürünleri ve hayvanlardan elde edilen liflerle giyilen ilk insanlar, kullandığı araç gereçlerini çakmaktaşından yapmıştır.
  • Araç gereçlerin yapımında zamanla obsidyen (doğal volkanik cam) ve kemikler de kullanılmaya başlanmıştır.
  • Zamanla araç gereç teknolojisi gelişmiş ve mikrolit adı verilen önceki dönemlerdeki örneklerinden daha küçük ve değişken yapıda ok ucu, orak gibi birleşik alet ve silahlar yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
  • Tahılların beslenmede kullanılması yemek hazırlama işlemini gerektirmiş ve bunun için çanak, çömlek, dibek ve havan gibi araç gereçler üretilmiştir.
  • Antalya Öküzini’deki araştırmalar, buradaki avcı-toplayıcı toplumların ok ve yayı kullandıklarını göstermektedir.

İlk Devletlerde Gücün Meşruiyet Kaynağı

  • İlk Çağ’ın başından itibaren siyasi oluşumların çoğu monarşi ile yönetilmiştir.
  • Krallar, yönetimdeki meşruluğunu yani güçlerini dinden almıştır. Bu nedenle ilk devletlerde gücün meşruiyet kaynağı tanrısaldır.
  • Anadolu’da MÖ 1700’lerde kurulan Hititlerde kralların gücünü tanrıdan aldığına inanılır ve emirleri tanrının emriymiş gibi görülürdü. Fakat krallar kendilerini tanrı olarak görmezlerdi.
  • Urartularda krallar, yaptıkları işleri tanrıları Haldi adına yaparlardı. Yani krallar tanrı değildi ama onun yerine hükmederlerdi.
  • İlk Çağ Yunan medeniyetinin temellerinin atıldığı Girit Adası’nda halk, soylular ve kral tarafından yönetilirdi. Yöneticilerin din adına söz sahibi olması yönüyle yönetimleri teokratikti.
  • İyonlar, genel olarak Yunan tanrılarına inanırlardı. Din adamları ve kâhinlerin krallar üzerinde etkisi olsa da soyluların yani aristokrat sınıfın yönetimdeki etkisi daha büyüktü.
  • Mezopotamya uygarlıklarından Sümerlerde yönetici olan Ensiler yani rahip-krallar; en yüksek rahip, yargıç ve komutandı.
  • Her kentte Sümerlerin saygı duyduğu tanrılara adanmış ziggurat adı verilen tapınaklar inşa etmişlerdi. Bu tapınakları yöneten rahip sınıfı, kentin yöneticileri üzerinde etkiliydi.
  • Asur ve Babillerde kral, büyük tanrıların yeryüzündeki temsilcisi olup onlar adına ülkeyi yöneten rahip krallardı.
  • Ünlü Babil Kralı Hammurabi, bu anlayıştan farklı olarak kendisini adaletin kralı olarak ifade etmiştir.
  • Mısır Krallığı’nın ilk dönemlerinde krallar, tanrının yeryüzündeki temsilcisidir.
  • Başlangıçta tanrı olarak görülmeyen firavunlar, ilerleyen dönemlerde tanrı olarak görülmeye başlanmıştır.
  • İlk Çağ medeniyetlerinde gücün meşruiyet kaynağı olan dinin yanında yöneticilerde soy kavramı da önemliydi.
  • Asurlarda bir kral zorla başa geçse bile kendinden önceki krallarla bir akrabalık gayreti kurma içinde olurdu.
  • Siyasi güçlerin yeniden kazanılma durumu Mezopotamya’da Ur, İssin, Babil, Kassit, Kalde gibi sülalelerin soy dayanışmasının sonucudur.

Yorum yapın